Sabahtı…
Noktanın ellerinden tuttu anne
Sen git dedi, burada sana yer yok !
Adam öldü dediler…
Cebinden çıkanı da bir kefene verdiler
Şiire kefene ne hacet !..
Ona sahibinin gözleri yeterdi, bilseler
Aldım çocuk ! Ray çiziği gözlerime bastım
Ardından kalan tüm harfleri
Sana bir ağıt yakacağım elbet
Ama kimseler duymayacak,
Sana bir ağıt yakacağım elbet
Ama tüm sözleri yakmakla başlayacak
Evet sana bir ağıt bırakacağım çocuk
Çünkü kefeninde ben olacağım.. Sabret !
Adını sordu zaman geçtiği baharlardan
“Doğmak” dedi doktor, maziye öykünerek
Bana sorsa “Sus!” derdim, eminim ki “Sus” derdim
Cümle yavrusunu noktadan bile kıskanırken
Ben söze nasıl giydirirdim adını !
Bırak çıplak kalsın bu öykü
Bırak üşüsün secdesiz kahramanlar
Hiçbir rüzgâr sen yokken ki kadar sert esemez nasılsa
Hiçbir şehir, şehir değildir ayak seslerin yoksa
Aldım çocuk ! çöl yanığı ayaklarıma bastım
Sesinin düştüğü her zerreyi…
Tane tane eriyorum şimdi bak, hem bu zemheri değil miydi ?
Bir cami avlusunda, bir sabah kuytusunda,
Elini yüzünü abdest suyuna kurban vermiş bir dilenciyim
Kapında…
Sen belki zindandan bozma sarayında
Gözlerime iyi baksaydın tanırdın beni
Arkamdan gelen rüzgârı dinleseydin
Başka türkü istemezdin notalardan
Ama ben geldim…
Senden tek şey istiyordum
İçindeki o adamı...
Adımı sordu zaman; “SEN” dedim, bilmeden...
Meğer ben bir ölüymüşüm, kefeninde üşüyen… Af !..
(Noktayı azad etti Anne… nehirler açıldı, bu aşk daha nelere gebe !..)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder