7 Kasım 2008 Cuma

Hoşgeldin...


Yine ayrılık vakti…

Hoş geldin “mutsuzluk”! Oysaki baya bir süredir görüşemiyorduk. Fakat ne gariptir ki ne zaman terk edilsem, hep sen çıkıp çıkıyorsun karşıma. Ben sana vefasızlık yapıyorum, seni yeri geldiğinde terk ediyorum, fakat sen bunu yapmıyorsun, seni kovsam da, ya birkaç ay,
ya da birkaç yıl sonra çıkıp geliyorsun. Tıpkı en yakın arkadaşımmışsın gibi…

Şimdilerde günüm yine seninle beraber geçiyor, yürürken, yemek yerken, kitap okurken hatta uyurken bile yine yanımda sen varsın. Meğer biz seninle kardeş gibiymişiz, meğer biz doğuştan birbirimize bağlıymışız da haberimiz yokmuş.

Herkes bir gün gidecek, ve biz yine seninle beraber olacağız “mutsuzluk”.

Hani eskiden derdim ki sevgilime; “mutluluğu tekrar tanımlasaydım, senin ismini koyardım. Heh! Meğer “mutsuzluk” muş o bütün yalan aşkların tanımı!

Hani doğrudur, mutluluk yok değil, bir ay, bilemedin bir yıl mutluluk!
fakat ardından bir ömür “mutsuzluk”!

Artık senden kaçmak için elimden geldiğince savaş vermeyeceğim… Aksine seninim sonsuza kadar. Hatta istersen sinemaya beraber gideriz, yemeğimi bile paylaşabiliriz…

Seninim artık!

Kendimi senin avuçlarına bırakıyorum “mutsuzluk”. Tıpkı karanlık bir uçuruma, mutlu bir şekilde atlar gibi…
Hayatımın tek gerçeği, kader arkadaşım, tek sevgilim, “mutsuzluğum”;

Hoş geldin,

İyi ki geldin…

Hiç yorum yok:

Kes Sesini Yüreğim..Sus..Sus İşte...