30 Nisan 2009 Perşembe

Özlüyorum Seni..

Özlüyorum seni. Gücüm yetmiyor unutmaya
Özlüyorum elini tutmayi, sesini duymayi,
Boynuna sarilip omuzunda aglamayi,
Nedensiz sevinçleri,
Hasret dolu sevgi dolu simsicak düslerimi
Özlüyorum...
Gücüm yetmiyor unutmaya,
Seni aramazsam unuturum sanmistim
Girmez sanmistim hayalin beynime
Geceleri düslerimde, Gündüz baktigim heryerde, seni
Özlüyorum...
Renkler gitmenle soldu
Kirmizi kirmiziligini unuttu
Mavi maviliginin farkinda degil
Beyaz yanliz sen giydiginde güzelligini haykiriyormus
Özlüyorum...
Bu özlem bu bekleyis hiç bitmiyecek
Ruhumda sana açan eflatun renkli çiçekler solmayacak
Olmasanda sensiz sensizligi yasatacagim
Sensiz seninle olmayi basaracagim
Sonun yaklastigini hissettigim gün
Beyaz, bembeyaz mendilimi sallayarak
Sensiz yasamin kahrediciligine veda ederek
Seninle sonsuzluga kavusacagim...

Rüya Bu Ya !

Rüya bu ya,
Başımı omzuna yaslamışım,
Üstümüzde masmavi gökyüzü,

Rüya bu ya,
Gözlerimde sen,
Yüzümde tebessüm,
Etraf hiç olmadığı kadar aydınlık,

Rüya bu ya,
Ellerin ellerimde,
Yalnız sen ve ben,
Kimsesiz sanki koca evren,

Rüya bu ya,
Gülüşün aşka aşkla işlenmiş bir resim,
Dudaklarından dökülen her kelime şiir,

Rüya bu ya,
Hiç bitmese,
Açılmasa gözlerim gerçeğe,
Bırakmasam ellerini ebediyen,

Rüya bu ya,
Yaşananlar gerçek olsa,
Hayallerim hayat bulsa,

Bu rüyada bitti,
Uyanma vakti,
Rüyalar son bulsa da,
Umutlarım bitmez asla,
Seni rüyalarda bulamasam da,
Hayalimde ellerine uzanmak bile yeter bana.


Tuqba

Sevgilim Olmayan Sevgiliye...

Günaydın yüreğimdeki eşsiz adam,
Günaydın yerine kimseleri koyamayacağım adam…

Bu da nerden çıktı şimdi demeyin.Hele hele siz ayrıldınız hala niye böyle sözler söylüyorsun ki hiç demeyin.Siz bilmezsiniz onun bana gelişi hiç de öyle kolay olmamıştı.Hem de hiç kolay olmamıştı.Ben onu daha beni sevip sevmediğini bilmeden önce umutsuzca,körü körüne seviyordum,bunu kendime bile söyleyemediğim zerre kadar umudum olmadığı halde bekledim.Gelmez sanıyordum sadece hayalim olarak kalacak sanıyordum.Ama o geldi işte bir gün.Hayal olmadığını gösterdi bana.Benim en büyük gerçeğim oldu.Düşlerimi düş olmaktan kurtardı.Belki yine gelir ha ne dersiniz. Belki çocukluk yapmak istemiştir.Biraz saklambaç oynayalım istiyordur olamaz mı ?
Ama ben zaten onu yüreğime saklamıştım,en güzel en özel köşesini canım bildiğime vermiştim kimse göremezdi ki onu orda.Sadece güzellikler vardı kötülükler giremezdi ki yanına.
Yüreğim yetmedi mi sevgilim olmayan sevgili…?Sen benden gittiğini düşünsen de benden gidemedin.
Ben istemeden de gidemeyeceksin.Yeniden gelsen de gelmesen de nerde olduğunu bildiğin bir yürek var hep sana ait olan.

Ama sen yine de dönmeyi unutma olur mu ?


Bir ömürlük vaktin var sevgili vakit dolmadan gel e mi …


CNN

Korkularım..

tek korkum
seni bir daha göremeden ,
omuzuma yaslanan saçlarını gözlerimle sevemeden
bir sabahcı kahvesinde , hiç olmadı
martılarla dertleşirken
ecelin bir kuytu köşede beni bulması...

tek korkum
seni bir daha sevemeden ,
gamzelerinle yeni doğan günü selamlarken
bir uçurum eşiğinde , hiç olmadı
bir kaldırımda yürürken
ecelin sessizce beni bulması...


aslında korkulacak o kadar çok şey varki , hangisini önemseyeciğimi şaşırdım
düşünsene bir sabah uyanamamak , ardında bıraktığın sevdiklerini son bir kez görememek ,
dahada önemlisi gözlerine bakıp derin ama içten bir ahh çekememek. Biliyorum bunları düşünmek için
daha erken ama ya bir daha gün doğmassa , ya bir daha çiçekler açmassa , ya o dolaştığım denizler
kuruyup giderse ya dertleşmeye doyamadığım martıları bir daha göremezsem , ya bir daha yanağına
uzanıp tenini koklayamadan ecel beni bir kuytu köşede bulursa....


tek korkum
seni bir daha sımsıkı saramadan ,
ellerimi gamzelerinde gezdirirken
bir deniz kenarında , hiç olmadı
odamda seni düşlerken
ecelin bir kuytu köşede beni bulması....


tek korkum
benden vazgeçmen...

tek korkum
seni bir daha görememek...

tek korkum
sen daha beni bulamadan ecelin beni bulması....



Gürkan Akan

75. Sone

Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen,
Haydut yıllar çalar götürür diye hazinemi;
Bir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken,
Sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi?
Bazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle,
Doydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra,
Senin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte,
Ne bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya.
İşte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum;
Ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum..


WILLIAM SHAKESPEARE

22 Nisan 2009 Çarşamba

Vazgeçtim Senden !

Vazgeçtim senden…

Ne çok sevmiştim seni , ne çok seviyorum hala.ama sevmek yetmiyormuş sevgili…Sevilmekte gerekmiş.Sevilmek ve sevildiğini canında hissetmek gerekmiş.Ben hissedemiyorum sevgili…Uğraştım inan çok uğraştım.Söylediğin her kelimeye senin söylediğinden daha çok anlam yükleyerek dinledim,okudum.Ama bak yine de olmadı.Sen sevmeyi beceremedin,ben sevilmeyi…Belki de sevilecek kadar değerli değilimdir. Senin “benim için çok değerlisin” dediğin kadar değerli değilimdir.Ha ne dersin ?
Benden çoktan vazgeçtiğin halde hala oyunlarla uğraşıyorsun.Benim duymayı istediğimi bildiğin sözler dökülüyor dudaklarından ama hiç biri gerçek değil biliyorum.Peki niye bu çaba…niye sendeki bu kandırma inatı…niye bendeki doğru olmadığını bile bile bu inanma,kendini kandırma çabası…
Bile bile lades denilir mi hiç ? Peki ben niye diyorum…offfff peki ben niye diyorum?
Söyleyeyim senin anlayabildiğinden daha çok seviyorum seni…senden vazgeçmem için daha ne kadar canımı yakmanı bekliyorum bir bunu bilmiyorum işte. Daha ne yapmalısın ki vazgeçeyim senden. Daha ne denli yanabilir ki canım….

Yeter,yeter artık kendimi hiç yerine koyduğum…
Sen ister beni değerli sınıfına koy,ister koyma…Artık benden değerlisi yok hayatımda…Kendimi seveceğim artık seni sevdiğimden daha çok olmasa da.Kendimi seveceğim yaralarımı sarabilmek için.Her güçlü kadın gibi yine dönüp kendime sarılacağım.Yüreğimde uyutacağım hala yaşayan,can çekişmekte olan küçücüğümü,çocuk ruhumu…izin vermeyeceğim bu sefer.göstermeyeceğim kimselere…

Yalandan uzakta daha fazla kirlenmeden,yaralanmadan büyüteceğim.

Hani kızımız olacaktı ya hani adı papatya olacaktı…Bırak olmasın.
Bırak benim kızım yüreğimde büyüsün.Onu da benim gibi kimseler kırmasın.Her seferinde seni seviyorum vaadleriyle gelip yapraklarını kopartıp bir sevmiyor da boynu bükük,solgun bırakmasın.

Gör bak ben soldum,sen kopardın her bir dalımı…

Değdi mi sevgili… değdi mi söyle hadi…

Ne çıktı falımızda söyle söyle çekinme,bir kez olsun cesur davran da söyle işte !

Söyleyemiyorsun yine dimi tamam sus,sus yalvarırım sus…

Ben söylerim.

“Falımızda ayrılık çıktı…”

Yarı yolda bırakılmış seven bir kız,sevmeyen –mış gibi yapan bir delikanlı…

Bu bir veda değil elveda…
haydi git şimdi…

Vazgeçtim senden senin benden vazgeçtiğin gibi…

vazgeçtim işte yüreğim böyle söylemesede


CNN

Aşık Olabilirsiniz !

Aşık Olabilirsiniz.!
Tam gögsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...
Sokağa fırlayacaksınız...
Sokaklar da dar gelecek..
Tıpkı vucudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içinizi,
Ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendinizi taşımayacak kadar çok büyüyecek,
Bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan...
“Önemli olan sağlık.”
“Yaşamak güzel.”
“Boşver, her şey unutulur.”
Siz hiç birini duymayacaksınız
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O’ndan olmesini isteyecek kadar nefret edecek,
Az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz.
Hemde kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek.
Geçmişi düşüneceksiniz...
neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz...
Gittiğiniz yerlere gitmek...
Bu size hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğinizi söylese,
Kaçacaksınız...
Aslında kurtulmak istediğiniz halde,
O acıyı yaşamak için direneceksiniz...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...
Hiçbir şey oyalamayacak sizi...
İlaçlara sığınacaksınız...
birkaç saat kafanızı bulandıran
Ama asla onu unutturmayan...
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
Boğazınız düğümlenecek,
Dinleyemeyeceksiniz..
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksiniz...
Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksiniz
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, olemeyeceksiniz...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle
Önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz...
Nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz...
Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz..
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksanız arayanlarla...
Yüreğiniz burkulacak..
Canınız yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için
Kendinizden nefret edeceksiniz...
Yaşadığınız şehri terketmek isteyeceksiniz..
Onunla hiçbir anınızın olmadığı
Bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksınız...
Buna yaşamak denirse...

Razı mısınız bütün bunlara?
Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmelere?
O halde aşık olabilirsiniz....

Pakize Suda

Afedersin..

“Her gün, yeni bir şeylerden Vazgeçiyorum
Dün de canımdan vazgeçtim, sonuna kadar..”

Ne güzeldi her şey... İnsan en büyük zararı kendisine verirmiş ya… Biz de öyle yaptık.. Yıkılmaz sanılanları yıktık, yok olmayacakları yok etmeyi başardık. Başardık dediğime bakma, en büyük başarısızlığımdır bu benim. Bir şeyleri yaşatmaya çalışırken an be an yok etmeyi başarabilmek...

“Öyle bir yaşamak ki, ne türlüdür sorma
Uzakta yaşamak, yakınlardan yakın
Şimdi bir tek şey kalmış becerebildiğim
Bir sevgi, bir sevmek var gönlümün içinde”


Birbirimizden çok farklı olsakta aynı yönlerimizde vardı, inatçılığımız gibi. O kahrolası inadımız gibi. Yokluklardan var olan bir sevginin yeniden geldiği yere gitmesi pahasına Vazgeçmeyeceğimiz inadımız. Farklılıklarımız mı?.. Sen çok cesurdun bende bir o kadar korkak. Ne olursa olsun kopamazdım senden, ne olursa olsun bir ömür beraberiz, biz birbirimize aitiz. Yine yanıldım, yine sen haklı çıktın…

Ansızın gittin. Arkana bakmadan, sana dair hiçbir iz bırakmadan. Sevdiğini söyleyen biri nasıl bu kadar duyarsız olabilirdi ki? O büyük sevgi bir anda nasıl yok olup gidebilirdi ki?

Gittin.. Geride bir çok soru bırakıp gittin. Geride beni bırakıp gittin... Umarım orada benim başaramadığımı biri başarmıştır. Umarım gittiğin yerde mutlusundur...




“İkimize bir mutlu son yazdım... Başka bir yaşamda, başka bir mutlu son.. Biz bunu hak etmiştik..”

VazgectimSenden

18 Nisan 2009 Cumartesi

Kavuşmalar Olmaz Ayrılmadan..

Gecenin en karanlık anında bir yıldız parıldadı işte…
Ve sen düş olmaktan düştün o an…
Yeniden gerçeğin ta kendisiydin,
En alışılmış ama en anlamlı cümlelerinle…

Ben sensizliğe,bizsizliğe göz yaşı dökerken geldin yine birden bire.Alışıktım ben senin aniden gelişlerine zaten hiç beklenmedik anda gelir,en savunmasız olduğum anda beni rüzgarında savururdun.yine öyle oldu bak işte…Yine ben ağlıyordum ve yine sen bundan habersiz gelmiştin…Yüreğimde yanan ateş senin rüzgarında sönüverdi hemen,tüm kırıklar yaralar berelerde uçuştu her bir yana…Benden,bizden çok uzaklara…Sen geldiğinde hangi kuvvet akıttırabilirdi ki zaten o damlaları gözümden.İmkanı var mıydı ki sen benim gülümseme sebebim değil gülüşlerimin ta kendisiyken.Sen gelirsin de ben gülmez miyim ömrüne ömrümü adadığım sevdiğim? Sen gelirsin de benim telaşım bayramlık çocukların telaşını aratır mı ? Ama ya gidersen yok yok hayır bunu düşünmek istemiyorum.tekrardan o soğuk toprağı iliklerime varana kadar hissetmek istemiyorum.Belki de tam bir geliş değildi bu ama olsun.Geleceğine dair bir umuttu.Ucu bucağı görünmeyen,ufacık bir aydınlığa hasret kalınan, bir tünelde ben buradayım diye haykıran bir ışıktı.

Yolun sonunda belki bir göz yanılsaması olarak kalacak aldatıcı bir parlaklıktı,belki de şuan gözlerime yansıyan parıltı kadar gerçek umuda,sevdamıza yolculuğa davet eden bir bilet…

Ayrıyken bile arada ayrılık yok,sen ben yok diye haykıran sevgili,seni anlamaya artık gücüm yetmese de benim aşkım beklemeye yeter…

Haydi git artık,yollar gitmeden bitmez.

Kavuşmalar olmaz ayrılmadan…

Ama dönmeyi unutma,döndüğümde geleceğim yer tek senin yanındır diye verdiğin sözü unutma !

Haydi hala duruyor musun ?

Git de gel sevgili…

Bugünleri erteledik ama yarınları kaçırmayalım…

Yarınlara ithaf ettiğimiz bu aşkı unutmayalım…


CNN

Yalan Olsanda Seviyorum Seni..

Göresim var seni bugün…

Hani öyle uzun uzadıya olmasa da görmek istiyorum işte…Yüzünün şeklide önemli değil isterse gülümsemesin bana eskisi gibi.Gülümsemesin ki ben yine çocuklaşmayayım.Bir tek gülüşün yine her şeyi silmesin,tekrar başa dönmeyelim.Ama görmek istiyorum işte.Kızsan da olur suratını asanda ama yok yok bu da olmaz ki.Senin bana kızmana suratını asmana dayanamam ki.Hemen sokulu veririm yanına,sen gülümsemeden "tamam tamam bir şey yok" demeden ayrılamam ki.
O zamanlar bir şey yok dediğinde ne de mutlu olurdum değil mi?Yüzümde nasılda kocaman bir gülümseme olurdu.Dünya sadece ikimiz için dönüyormuş gibi gelirdi.Sadece sen ve ben varmışız güneş sadece ikimizi ısıtmak için gökyüzünden bize ışıltısını gönderiyor gibi gelirdi işte.

Ama ya şimdi ?

Ben yanına yaklaşsam ve sen bir şey yok desen dayanamaz ağlarım. Evet artık bir şey yok.
Sen yoksun. Ben yokum. Biz denilen bir şey yok…

Ne ben sana bakabilirim öyle uzun uzun, ne de yanına yaklaşabilirim.

Ne kadar acı …
Gözlerinde cenneti yaşıyorum derken ölmeden cehennem azabını tatmak.

Hani bir şarkı vardı ya ama sen sevmezdin o şarkıyı.Ben inadına dinlerdim bıkmadan usanmadan.”Yalansan yalanı severim elimde değil” derdi hani o şarkıda.

Çok dinlemişim be sevgili...
Çok dinlemişim.
O kadar çok ki içime işlemiş.
Yalan olduğunu bile bile seviyorum işte elimde değil.

Ve biliyor musun keşke seni dinleseydim de bir daha duymasaydım o sözleri belki o zaman elimde olurdu şuan seni sevmemek bile diyemiyorum.Canımı yaksan da,kırsan da,benliğimi koskoca bir yokluğa çevirsen de pişman değilim.

Çok uğraştın keşkem olabilmek için ama hala iyikimsin be sevgili...

Ama yoksun işte…

Yalansın ama seviyorum…yoksun ama görmek istiyorum deli gibi.

Ama olmaz biliyorum …
Olmamalısın da zaten.

Tek yöne olan,dönüşü olmayan bir bilet sana verdiğim.
İyi yolculuklar sevgili…

....

Bir dakika durr şimdi gitme diyeceklerim bitmedi.
Hani ben senin yüreğinin yan cebindeydim ya.Kendimi kurtarayım çıkayım derken hayallerimi,gülüşlerimi,umutlarım kalakalmış orada. Bir ara onları yeniden bana gönder olur mu ?

Haydi şimdi elveda…

CNN

Sen/de Biteceksin Bende..

Bugün güneş daha bir karanlık doğdu..
Köreliyor sanki dünyam..
Boğazımda düğüm düğüm bir şeyler dizili,
Ağlayabilsem çözülecek sanki,
Ama taş oldu bağrım
Ne ağlayabiliyorum ne de gülebiliyorum..

Sadece boş bakan resim gibi
Öylece bakakalıyorum..

İçtiğim sigaranın ardı arkası kesilmez oldu
O da çare değil ya derdime..

Ördüğüm çelikten duvarlı odamda
Dönüyorum boş boş..
Artık yıkmaya kimsenin de gücü yetemez..

Kendi çığlıklarım da boğulacağım gibi..

Bu içimdeki sevginin can çekişleri..
Son anları,
Çekeceğim!!

Herşeyin bir bedeli vardır!!

Ve öderiz!!

Tabiki çekeceğim!
Tabiki çığlıklarında boğuluyormuş gibi olacağım.

Ya kurtulamaz da bir ömür takılı kalırsam!
İşte korkum bu,
Korkumu kuvvetlendirip daha çok yakan bu,
Bir ömür acını çekmek..

-Ölmek daha iyidir bu acıyla yaşamaktan..-

Ama gücümü toplamalıyım!!

İçime derin bir nefes çekip,
Herşeyi geride bırakmalıyım..

Geçecek!!
Ve sende biteceksin bende..

Sude

Bir Dönüm Noktasıydı Gidişin !


Bir dönüm noktasıydı gidişin!
Bir çok şeyin bitişi,
Bir çok şeyin başlangıcı..

Nedense bu gidişinde çok yıkılmadım,
Çünkü giderken acıyan yanımı da
üzülen yanımı da alıp gittin..

Bu kez dönsen de
Dönmem arkama!
Çünkü o duygumu da alıp gittin!

Yerine ne mi kaldı?

Verilen sözlerin tutulmadığına inanan,
Kimseye güvenmeyen bir kalp!

Bu kez etrafıma çelikten bir duvar ördüm!

Kimsenin eritmeye
Yıkmaya gücü yetmeyecek bir duvar.

Bana geldiğinde buzdandı duvarlarım.
Adına seviyor dediğin yürekle
Yıkmaya gücün yetmişti..

Sevgi bu dedim!
Aşk bu dedim!
Herşeyimsin!
En önemlisi
Eşim dedim!
Buzlarımı tek tek erittim!

İnsan sevdiğini üzer mi?
Üzüşüne sevgi dedim..

Ama her üzülüşümde bir parçam gitti
Bilemedim..

Ve bu kez bittim..

Ve bu kez herşey başka..

Bu yüreğin son sevdiği
Sayende
Sevgiye inanmaz oldum..

Bir dönüm noktasıydı gidişin!

Yolun açık ola son sevdiğim!


Sude

Ayrılık Bana (Aşk)tır Artık..

Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim
Gönlüm senden geçmez bana döndü hep sözlerim...

Unutmak o kadar kolay mı sandın?
Ayrılık bana (Aşk)tır artık...


Güneşinin karanlığa yenilen bir geçmişten korkup, hızla kendime koştuğum bir kimsesizlikti ve gözlerime batıpta kırılan
Simsiyah,Buzlu camdan Bir Aşktı işte...

Sonra ?
Bütün sonralar gibiydi sonrası,
İncinmiş ve hayli kanamalı
Hani için için konuşurmuşçasına kırılan yürek suskunlukları...


Ve canda yangın
Ve yürekte telaş
Ve telaşta çığlık çığlığa kaçışan hatıralar....

Ve anladım, gerçekler dünyasına düşen en savunmasız çocuk yanımdı sonrada zaten her nefeste vadesiz eziyet oldu hayat ...

Sonra her nefeste düşe kalka, el yordamıydı yaşamak
ve zordu...


Dağılmış saçlarım gönlünün yatağına
Uyandırma...
Sabah olsun ben giderim
Sen kal rüyamda...



Uyumadım bir gün hiç,bir gün hiç konuşmadım..
Kalkmadım yataktan sonra bir gün baygın gibi neredeyse hiç kıpırdamadım...
Hiç açmadım gözlerimi tam bir gün boyunca...
Bir günse her defasında hıçkırarak uyandım,
Islak kirpiklerimde iki denizin tuzuyla kalktım sonra..

Ve tutup astım yastığımı çabucak gök yüzünün saçlarına..

Ve bıraktım yağsın diye damla damla içime sığmayan o okyanusu
bıraktım …

Yağdı …

İzledim …

Ki yüreğimdi her damlası …

Sonra kaldırdım başımı gecenin kalbine ve baktım yıldızlar yerlerinde duruyorlardı yine..
İyi dedim, bu iyi hiç değilse onlar yan yana ve hiç değilse onlar terk etmemişler birbirlerini …

Neyseki onlar … onlar, incitmemişler sevgiyi …

Sonra gördüm ki öznesiz kalabalıklar oldu yeryüzü tekrardan yamalamak istedim kalbimi …
Ama beceremedim işte

Artık Kör oldu aşk !

Şimdi,
Tahta kapısı ezbere bir tebessümle sımsıkı kilitli
gizli bir sızıdır ağrısı o günlerin...

Ve göğüs kafesimde güneşe küskün kör bir güne bakandandır artık,kalbim...

Ki Aşk,Ey Aşk...
Mademki giyilip çıkartılan bir ceket misali herkeste...

Bu yüzden...
Bu yüzden...Hüzünde tenimdir benim...



Ah bulmak o kadar kolay mı sandın?
Ayrılık bana (Aşk)tır artık..


CeMRe

15 Nisan 2009 Çarşamba

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM(müş) !!

Bugün benim doğum günüm(müş)...evet öyleymiş...mutlu değilim...doğum günü bi insanın belkide en mutlu olduğu gün değil midir? Evet .. ama ben mutlu değilim.. sadece bikaç kişi tarafından duyduğum kuru bi söz "doğum günün kutlu olsun" hepsi bu kadar... içim, gözlerim, yüreğim kan ağlıyor... neden? bilmiyorum...aslında biliyorum, bilmek istemiyorum... en kısacası "HAYAT" .. hayat! çok canımı acıtıyor.. SEN YOKSUN ! kendime bile söyleyemediğim, bilmek istemediğim yokluğun!... sensizliğe ağlarken kayboldum..yalnızlık kaderim oldu.. evet yaktın ! yıktın ! çektin gittin !...kül oldum, bir rüzgarla savrulan..yalnızlık kaderim oldu..kayboldum hayatta..hançerdi yokluğun, yüreğimde zehirdi.. Geceler hep sensizdi.. her zamanki gibi bugünde bugünde yüreğimde hissettim sensizliği, yalnızlığı..bilmiyorum BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM(müş)... gözümde yaş, yüreğimde acın.. yaşamaksa bu, yaşıyorum bu hayatı..ama SEN YOKSUN ! :(

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM..

Buralarda yağmur yağıyor…
Pencereden yağışı izliyorum…
Aklımda yine sen varsın , seni düşünüyorum…
Her zamanki gibi sana bir şeyler yazmak istiyorum,hiç gönderemeyeceğim adrese…
Cama vuran her damlada içim burkuluyor.
Ne diye sızlıyor gönlüm anlam veremiyorum..
Sana yazdıklarımın içinde sanki bu kez bir şeyler eksik gibi hissediyorum..
Sevgim desem değil,sen desem ; hiç yoktun ki olmanı bekleyeyim…
Sonradan fark ediyorum,
İlk defa ağlamıyorum.
Senin için karaladıklarımın ilk defa ıslak değil..
Bu kez Ağlamadan yazıyorum..

Buralarda yağmur yağıyor,biliyorum yine bana ağlıyor…
Senin bulunmadığın bu şehri hiçliğe boğuyor.
Seni unutmam için, birkaç kez gelip gezdiğin yollarındaki tüm ayak izlerini siliyor.
Attığın adımları kaybedince adının da silineceğini sanıyor.
Bu şehir bilmiyor sevdiğim ..
Bu şehir seni nasıl sevdiğimi bilmiyor
..
Ben unutmayacağım diye direndikçe yüreğimde şimşekler çakıyor..

Karşılıksız aşkın vereme yol açtığını duymuştum..evet belki vereme tutulmadım ama sevdam aklımı yitirmeme sebep oldu.
Bülbülden seni dinleyip ,
Güle seni anlatıyorum..

Mutluyken ağlıyorum,
Mutsuzken gülüyorum..
Bir meçhule sürükleniyorum…
Biliyorum beni hiç sevmeyeceksin,
Bilmiyorum ne olacak halim ….
Yağmur hala yağıyor.
Şu rahmetin yüzü suyu hürmetine dua ediyorum ‘ Allah’ım inşallah O hep mutlu olsun.’

bugün benim doğum günüm…

sen yanımda yoksun..
17 yaşımın en kötü hediyesi yokluğun…
şimdi yağmur dindi , ben ağlıyorum.
Gözlerimden usul usul sen süzülüyorsun …
Sana sevdiğimi çekinmeden söyleyebilmem, senden bana armağan olsun…
Yüreğimin ateşinde yanarken bana değer verişin gönlüme su serpiyor her defasında.
Öyle iyisin ki , gurur duyuyorum sana olan sevdamla..
Sebebi yok… birden içimi bir sevinç sarıyor.
Mutluyum,ağlamıyorum..
yine sana söyleyemediklerimi buraya yazıyorum..
Ben iyiki doğmuşum da seni sevmişim..
Hep karşılıksız kalacağını bildiğim halde hergün şükrediyorum..
Seni Seviyorum Kıymetlim…
Seni Çok Seviyorum...

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM...

Bütün doğum günlerimde olduğu gibi istemsiz bir hüzün var içimde. Ve yine istemsiz bir şekilde geçen bir yılın muhasebesini yapıyorum...

Koca bir yıl daha gitti ömürden... Bir adım ilerisini göremediğim hayatı yaşamaya devam ediyorum.. Geçmiş anılar yığını.. Gelecek zifiri karanlık.. Sıkışıp kaldım ikisinin arasında.. Tıkandı birşeyler.. Kendimi ifade etmekten acizim bugün...

uykudayım şimdi

ve

bir adım daha yaklaştım uyanmaya...

12 Nisan 2009 Pazar

Şiirler Dolusu Özledim Seni

En çok neyi özledim biliyor musun?
Bir şiiri okumanı....
Ahmet Telli’yi mesala?
“Hala koynumda resmin” dururdu...
Ya da “ben girdiğimde sokağı devriyeler basardı”
Ben en çok
“seni sırılsıklam özleten yağmurları” arıyorum.....
Ne zaman ellerinden tutsam,
Kardı..... kıştı.....
Hasrettik sıcak mevsimlere.
Gittin... beni buralarda öylece bıraktın
“gülüşün eklenmiyor artık kimliğime”.....

En çok neyi özledim biliyor musun?
Susmanı...
Hiçbir şey demeden boşluğa bakmanı.
Gidişin geliyor aklıma şehirden!
Sırtın dönük, adımların kısa kısa...
Uzaklaşıyorsun...
Sonra dilime Aziz Nesin dizeleri takılıyor,
“sevişiyoruz yirmi beş bin kilometreden”

Hiç olmaz olur mu,
Necip Fazıl’ın “beklenen’i....”
Geçti peşi sıra mevsimler,
Aylar....
Bende seni bekledim;
“şeytanın günahı beklediği kadar...”

Yine son sözü Umut Yaşar söyledi.
“aşk başlamadan güzel......”
“neden bu şarkılar bitiyor söyleyince”? ? ?
Keşke diyorum, ellerinden tutmak olmasaydı
Şu kahrolası yokluğun, varlığına değer...

Gittin...
Türküler garip şimdi...
Şairlerle ben başbaşayım....
Sen seversin Ahmed Arif’i?
“akşam erken indi mahpushaneye”
ve ben “tütünsüz uykusuz kaldım”
Şiirler dolusu özledim seni.....

Ayyuka Çıkmışken Kekemeliğim / Bir Bıçak Yürür Sol Yanıma..

Ayyuka çıkmışken kekemeliğim,
Kaldır beni düşsüzlüğümden diyecek kadar yalnızım ben..
Bir bıçak yürürken yürek kenarlarımda,
Öldür beni senden gitmeden diyecek kadar kahramanım ben..
Acırken sol yanım,
Sağıma düşür göğsümü..
Ve bırak beni çocukluğumun en rüzgarlı tepesine..
Kundakla beni yarım cümlelik adamın yamalı düşlerine..

Revaçta iken uykusuzluğum,
Yine mavi bilyelerinden ferağat etti yaralı cümlelerim...
Bir düş tecrit edilirken yüreğimden,
Tehirli bir tren yolculuğunda
Gasp edildi duası yarım kalmış gençliğim.
Perdeler çekildi göz kenarlarıma..
Karanlıklar hediye edildi sol yanıma..
Tam kazandığımı farz ederken,
Yine rehin düştü içimdeki yara zamansızlığıma...
Yarım cümlelerimi yüreğinde meşru zemine çekerken,
Yine kürtaja zorlandı yüreğimdeki sevda.

Deniz manzaralı bir caddenin ortasında
Bir ayak izinden öteye geçemedi göçebeliğim.
Üşüyorum.
Yamalarımı delip geçen lodos'un etkisinden değil,
Yokluğundan,
Sensiz bir anlam ifade etmeyen fakirliğimden üşüyorum..
Ört üzerimi bindiğimiz vapurların iç sesleriyle..
Ve bastır, serpiştir terinin tuzunu yaralarıma.
Acıdan dişlerim dudaklarıma yürüse de,
Sesim, çığlığım çıkmaz artık..
Çüni kilit vurdum yüreğimin sensiz camlarına..


Merak etme..
Seni savaş suçlusu ilan edecek kadar gaddar değilim ben..
Bu ayrılığın kefenini de kendimi yorarım..
İçimde sonlandırılmamış bir tebessümü,
Yüzümün acıyan yanına nakşedip
Seni sensizliğimin en büyük yanında büyütmeye devam ederim..
Kah sensiz,
Kah bensiz..
Ama ne olur sen öldür beni..
Katili ol yama tutmayan yaralarımın..

Düşsüzlüğüm düşerken sol yanıma,
Veda etme bana..
Gözlerimin içine bakarak değil,
Ellerinle ellerime güç ver..
Güç verir ki ellerime sırtıma uzanan bıçak yerine otursun..
Yamalarım kapansın..
Yaralarım da...

Hep derdim ya sana...
Ve her söylediğimde bana kızardın ya...
" Ben yarım cümlelik adamım " diye...
İşte yarım bırakılmış bir düş,
İşte yaraları yamanmamış bir sevda..
Bir kurşun arıyorum şimdi...
Ya da bir parası peşin ödenmiş bir katil..
Hadi öldür beni....
Sağ yanıma düşür beni...
Beyazların içinde uyumak istiyorum..
Babamın defnedildiği çınar ağacının gölgesine bırak cocukluğumu..
Üşüse de kanayan yaralarım,
Sen siyahlarını giyinme devam et..
Ve de en çok sevdiğin sonbaharı...


Avuçlarımda bir miktar deniz,
Dudaklarımda ıslanan bir dua,
Sensizliğin yeni bir gününe uyanıyorum..
Ve bu ayrılığı bir deva diye revâ gören yüreğine,
Bir sözümle cevap vereceğim son kez..
" Hiç bir gül topraksız,
Hiç bir hayat umutsuz yeşermemiştir.."

Hep yaptığım gibi,
Sağ elime göğsümün soluna yaslayıp
Sana " eyvallah " derdim ya...
Şimdi seni yüreğimin en kanayan yerine koyup
Suskunluğuna da " eyvallah " diyorum...

Senden gelen herşeye razıyım ben...
Sevdaya da...
Ölüme de..
Çünkü sen bende herşeysin...

İsmail SARIGENE

Is/Sızımdın Sen..

Is/Sızımdın sen...

Köhne bir aşkın kırıklarını toplarken bulmuştum seni.
Ve seni bulmuşken tam da, kendimi kaybetmiştim sende. Yüreğine yaslanmıştım küçücük yüreğimle.
İmkan/Sızımdın sen...
Sızımdın..
/..imkansızdın


Geldiğinde yağmur vardı, ıslaktım. Düşlerime kelepçelenmiştim. D/üşüyordum.
Yağmur vardı...
Islaktım.
Bir sızının tam ortasındaydın sen... ıs/Sızımdın...

Herkesten uzakta dinlendiğim bir liman gibiydin. Düşler ülkesine giden gemilerim senden kalkardı hep... Düş'tün, düş'tük...

Yoksun şimdi...
Aslında varoldun mu hiç bilmiyorum. O kadar yakınsın ki bana ama o kadar uzaksın ki aslında... Çelişki kuyusuna düşmüş bir özlem galiba benimkisi...

Rüya gibiydin... Yaşarken gerçektin. Uyandığımda anladım düş olduğunu...
Rüya gibiydin...
Hayra yormak istediğim bir rüya...

Is/sızımdın sen...
Issızdın.
Yüreğin yakındı bana bilirdim.
Ama uzak-tı adın.

Issız(ım)dın.
Ve bilirim hep ıs/sızım kaLacaksın...

Pelin GÜNDOĞAN

Anadan Üryan..

yırtmacı, topuk üstünden baldıra
acılar var bu ara
..peşimsıra


ne kadar giyinirsem giyineyim
..içim
açıkta kalıyor



hangi tarafından bakarsan bak
öteki yüzü
ayan beyan ortada..


hatırlıyorum
küçük olduğum zamanlardı..
- ama bir gün büyüyeceğime söz veriyorum -
geceleri, deli yatarmışım
yorganı, battaniyeyi
hep bacak arama kıstırıp
bir de yastığıma sarılıp uyuyuşum varmış ki
yüzükoyun..
hep üstüm açık kalırmış


ertesi gün annem kahvaltıda
kah kızarak
kah başımı okşayarak
"- yine babanı uykusuz bıraktın hınzır kelebek
şu adama bi huzur versende, büyüsen..."


..şimdi
huzur içinde yatıyor babam

..ve ben
çok büyüdüm anne, biliyormusun..
ama her yerim açıkta!..


ahhh güzel babam
gelipte ruhumu örtsen..

anadan üryan acıların içinde
..çırılçıplak
..ve arsız
..ve utanmaz
uzanmaktayım..


Çiğdem

8 Nisan 2009 Çarşamba

Dudak Payı

Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine

Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin

Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize

Sunay Akın

Parmak Aralarımız

Dinle beni; gücüne gitmesin kuşların, tırtılların, uç uç böceklerinin...

Soyundum, öylece bekliyorum. Nasılda sarıldım rüzgâra, güneş nasılda yaktı içimi... Yağmur yağsın, şöyle bir değip geçsin tenime, ıslanmak için vakit varken, her damla yüreğime düşsün, ben adını yazayım üzerindeki buğuya.

Titremek istiyorum, tüylerim diken diken olsun bir an, sonra sen gel aklıma.

Parmaklarımı geçirdikçe saçlarıma, fırça olup düş istiyorum her telime... Kirlendikçe yıkanmak istiyorum, sabun köpükleri eşlik etsin yalnızlığıma. Bütün günahlarımdan arınsın ruhum, en giyinik halimden bile daha çıplağım şimdi. Gözlerim kapalı, seni düşlüyorum, açtıkça çıkıyorsun içimden, geri gelmen için tekrar kapatıyorum. Dilime vurulmuşsun, adını telaffuz etmekten unuttum adımı. Her geçen gün çoğalıyorsun, azalmanı isteyen kim. Kemerimde açılmış yeni bir delik gibisin, şişmanladığımı göstermen hoşuma gidiyor. “Boyum uzun” diye dalga geçmeyişin, yüzümdeki çilleri sevişin, yaşımı dert etmeyişin bağlıyor beni, ne kadar farklı olduğunu anlatmak için zahmet etme, sadece sus, hayat ikimizin yerinede konuşuyor.

Dirseklerini masaya dayayıp, havadan sudan bahsedişinde bile, içinden çıkmadığım bir şeyler var, en kirli halinle bile, o kadar temiz duruyorsun ki, sana anlatmak istediklerim için eskitilmiş geliyor pek çok şey. Hiç bilinmeyenleri toplayıp getirdim sana, öyle şaşkın şaşkın bakacağına, gel ve al...

Aklın yaşanmışlıklarla dolu, seni suçlayamam. Ama yüreğindekileri silip atmamış olsaydın, aklına tahammülüm olmazdı.

Eşsiz falan değiliz elbet, öyle tevazu gösterip boyun büküşümde alışkanlıktan değil, benim doğumum, bir başka ölümün habercisiydi, bizim ölümümüzde yeni doğumların habercisi. Buda gösteriyor ki; mükemmellikten çok uzağız!

Yel değirmenleri, bekle bizi, bindik ak yeleli atlarımıza, şaha kalmış düşlerimizle birazdan yanındayız. Kolla kendini, öyle rüzgârı alıkoyup, bulutlara yükselmek yok...

Samanlık seyran olmuş, pembe panjurlu evler konmuş dibimize, soğanı ekmeğe katık etmekten bahsediyor ruhlarımız.


Bütün bir şehir tanıklık etmeden çıkar ağzındaki baklayı, sevmekten başka kurtuluşun yok, baş ağrında, diz ağrında aşktan sorulur, yat yanıma, bak bakalım dünya ayakta olduğundan daha mı yaşanabilir duruyor? Ben sarhoşum diye ayyaş olamazsın, ayık olman gerekiyorsa, bana rağmen yükselt sesini, yok sen benim yanımda ayık sayılırsın diyorsan, gel biraz daha parlatalım. Dağ bayır dolaşacağız daha, ektiklerimizi biçme vakti geldiğin de, göz göze gelip tebessüm edeceğiz gizliden. Sen “işte bu kadar”diyeceksin, bende “biliyordum”...

Kederlerin derisini yüzdük diye hasetlenmesinler, acıları baş tacı edip aşağılamak bizim seçimimizdi.

Kazdıkları kuyulara düşenleri kurtarmak istedik, evet, ama kuyuların bile kendi adaleti olduğunu böyle öğrendik. En pahalısından aldık sevinçleri, bedellerini ödedik, yüzümüz ak...

Ellerinde tutuşan aşksa, yalın ayak yürüyelim hayatı, ki; toprak koksun parmak aralarımız.


Talan Ayşe Kanca

Acıklı Şiir

Aslında,
Kargalardan daha çok korktum,
Ayçiçek tarlasının ortasına çakılı korkuluktan,
Belki de sebep,
Seni o güne kadar görmemiş olmam,

Kara bahtımın üzerine yığılmış kalmış ruhum,
Öteden beri nimbus bulutlarına hayran,
Belli sebep,
Beni sevmiyor olman,


Küçüktüm,
Ondan saçma geliyor şimdi,
Gözlerinin altında deniz aramam...

Geride Kaldın Sen..

Devrilip gidiyorum işte
Geride kaldın sen...

Aşınmış sevdalar gibi
Yıpranmış postallar gibi
Lime-lime, yarasız
Geride kaldın sen...

Kaprislerinle, nazlarınla
Bakışlarınla, sözlerinle
Tutulmayan vaatler gibi
Harcanmış saatler gibi
Tek başına, kararsız
Geride kaldın sen...

Buraya kadarmış güzelim
Boynumda bıraktığın diş izi
Bitmez sandığın aşk denizi
Buraya kadarmış.

Vedalaşmak isterdim oysa
Klasik bir film öyküsü gibi
Ellerini tutup usulca
Son bir kez öpmek isterdim
Kendimi mazur gösterip
Masum ve mağrur bir duruşla
Her şeyi kadere yıkmak isterdim.

Ne gerek var oysa
Yürümeyen birtakım şeylerin
Nedenlerini tartışmaktansa
Asla yürümeyeceğini anlayıp
Bunu hiç konuşmamak
Daha bir yiğitçe değil mi?

Süzülüp gidiyorum işte
Bela olmadan
Yoluna çıkmadan
Hesap filan sormadan
İncitmeden, acıtmadan...

Bir bileti yırtar gibi
Bir kabuğu atar gibi
Sıyrılıp gidiyorum işte
Geride kaldın sen...

Bir tren penceresinden
Akıp giden bozkırın
Ortasında bir kuru ağaç gibi
Geride kaldın sen...

Yusuf HAYALOĞLU
Kes Sesini Yüreğim..Sus..Sus İşte...