Adını vedalara yazdıysa insan, bakmalı kalemine...
Silinebilmeli yazıları.
Çünkü bazı kalanlar, göze alamıyor ayrılıkları.
Kendilieri için değil;
Aşk için.
Öyle ya, şarkılara benzemez hayat!
Aşk için ölmemeli,
Yaşamalı!
Silinebilmeli yazıları.
Çünkü bazı kalanlar, göze alamıyor ayrılıkları.
Kendilieri için değil;
Aşk için.
Öyle ya, şarkılara benzemez hayat!
Aşk için ölmemeli,
Yaşamalı!
...Güzdü acıyorken içim, için için. İçli içli yağmur yağıyordu şehrime. Ve ben şimdi, yaz geliyor diye, daha bir üşüyorum için için. Bahçemde rüzgar yalnızlıktan esiyor yine. Her gece kokunu eserdi buram buram, sabahın ilk ışıkları gözlerin yansırdı gözlerime güneş diye. Üstelik bunun bir hayal olduğunun farkındalığıyla ısınıyordu içim.
Ama üşüyorum...
Yaz geliyor.
/Güze gebe!/
Bugün aslında adını bile bilmediğim birine seni anlattım. Nasıl gittiğini. Nedenlerinin gereksizliğini. Umursamazlığını. Sabırsızlığını. Arkana bakmayışını. Aldırmayışını. Geçen zamanda hiç aramayışını. Sandığım ne varsa. Sandıklarımın yanıldıklarım olması ve neyse işte...
Başkası, bir başkasının hikayesini hisseder mi? Nasıl bittiği/n/m/i anlatmadaki yeteneksizliğime rağmen, anladım. Anladı beni. Belki de bu sadece anlaşılma ihtiyacımdandı. S/anılar. Sessizlik/im. Bu işkence hallerin, ne zaman biteceğini sordum kendime utana sıkıla. Sustu içim! "Daldın" dedi seni anlattığım, uzandı aldı kağıt peçeteyle yanağımdaki ıslaklığı.
Hayır! Ağlamadım...
Yaz geliyor.
Bilmez misin ki yazları gözlerim sulanır hep mevsim değişikliğinden, tozdan, tebeşirden, güneşten.
Yaz geliyor.
/Güze gebe./
Vakit gece... Uzun günlere rağmen güneş batalı bir hayli zaman geçmiş. Gözlerim doluyor, bir bahane bul...
Üşüyorum...
Kül Kedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder